‘‘Ben hayvan-insan eşitliği inancıyla yetiştirildim. Bana göre tüm canlılara şefkat ve iyilik göstermek hepimizin sorumluluğu.’’
Hem yazıp hem resimlediği kitapları birçok dile çevrilen Ashley Spires’ı önce Binky serisiyle
tanıyıp sevdik. Bücür Bora ve Kocaayak Larf da birçok çocuğun favorilerinden oldu. Hayvan
hakları konusundaki hassasiyetine de hayranlık duyduğumuz yazara merak ettiklerimizi
sorduk. O da, her zamanki sıcaklığı ve samimiyetiyle sorularımızı yanıtladı…
Binky hepimizin çok sevdiği, müthiş bir kedi. Kedilerle ilgili gözlemleriniz de hayranlık uyandırıyor ve sadece çocukların değil, kedisever yetişkinlerin de ilgiyle okuduğu bir çizgi roman serisi Binky. Her şey nasıl başladı?
Kız kardeşimin bir barınaktan kedi almasıyla başladı. Gerçekten özel bir kedi; neredeyse tamamen kör ve sağır, solunum problemleri yaşıyor… Ama bunların hiçbiri onun sevme güdüsünün önüne geçmiyor. Kediler, köpekler, insanlar… Binky herkesi seviyor. Bu yüzden hakkında bir hikâye yazmaya karar verdim. Böcekleri uzaylı ve evini bir uzay istasyonu zanneden bir kedi hakkında yarattığım dünyada, kuş yerine böcek avlamak zorunda kalan ev kedilerimden esinlendim. Onları gözlemledim ve böcekleri ne olarak gördüklerini merak ederken bu hikâye çıktı ortaya.
Binky’nin yakında bir televizyon dizisi olacağını duyduk. Bu doğru mu?
Doğru! P.U.R.S.T. Agent Binky 2019'un sonbaharında Kanada’da yayımlanacak ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Bana göre Binky, Gordon, Gracie ve tüm uzay hayvanlarının kaderi anime karakterlere dönüşmekti ve ne mutlu ki MUHTEŞEM Nelvana ekibi de benimle aynı fikirde!
Önce çizimler mi hikâyeyi yaratıyor yoksa hikâye netleştikten sonra mı çiziyorsunuz?
Bu tamamen hikâyeye bağlı. Small Saul (Bücür Bora) örneğinde önce resim geldi. Defterime çizdim ve hemen onun hakkında bir hikâye yazmam gerektiğini anladım. Ama Binky'de önce hikâye geldi çünkü hayatımdaki gerçek kedilerden esinlendim.
Small Saul (Bücür Bora) en naif, en sevdiğimiz kahramanlarınızdan biri... Sizin çocukluğunuza dair neler var onda?
Saul gibi ben de diğerlerinden her zaman farklı oldum. Hazine avına çıkmaktansa çiçek toplamayı tercih ediyor Saul, nitekim ben de beyzbol oyunları sırasında çiçek toplamayı yeğlerdim. Hayvanlarla arkadaş oluyor, hatta en çekici olmayanlarla bile (sıçanlar gibi), ki bu da bana benzeyen bir yönü. Atıştırmalık verdiğimde ayağımı teşekkür niyetine dürten rakunlara sorabilirsiniz! Son olarak, ikimiz de hayallerimizin peşinden koşuyoruz. Tabii benim hayallerimde büyük gemiler yer almıyor çünkü deniz tutar beni.
Larf nasıl ortaya çıktı? Hikâyeyi ve karakteri yaratırken ilham kaynağınız neydi?
Larf da biraz otobiyografik bir karakter. Yıllarca mutlu mesut, yalnız yaşadım. Sonra partnerimle birlikte eve çıkmaya karar verdiğimizde bir başkasını kendi alanıma kabul etme sürecini yaşadım. Larf da arkadaş edinmek ve yalnız yaşamak arasında kalmış biri, tıpkı benim gibi. Bunun dışında o da bir vejetaryen, koşu yapmayı seviyor ve ev hayvanı var. Yani kısacası, benim biraz tüylü bir versiyonum diyebiliriz.
Sadece çok sevdiğiniz değil, sizi derinden etkileyen, çocuk kitapları dünyasında ilerlemenize vesile olan yazar ve çizerler kimler?
Nerden başlayayım, bilemedim! Bence çocuk yayıncılığı dünyası çok tatlı ve yardımsever insanlarla dolu. Tanıştığım her yeni yazar, tecrübelerini paylaşmaya ve yol göstermeye hazır. Bana özel olarak yol göstermiş ve yardım etmiş birçok müthiş yazar ve çizer var: Linda Bailey, Susin Nielsen, Arthur Slade, Andrea Beatty, Jeremy Tankard ve Rachel Hartman bunlardan bazıları. Bana ilham veren ve tanışmak istediğim isimlerin birkaçını sayacak olursam: David Roberts, Emily Hughes, Julia Sarda, Kenard Pak ve Ben Clanton. Bu liste bitmez!
Hayvanlar konusundaki duyarlılığınıza hayranız. Özellikle annesiz yavru kedilerin bakımlarını sağlayarak onlara ev bulma konusundaki çabalarınızı yakından takip ediyoruz. Hayvan haklarına önem veren ve tüm kitap seçimlerini bu duruşa uygun şekilde yapmaya özen gösteren bir yayınevi olarak, evsiz hayvanlar için gönüllü olma ve yuvalandırma konusunda söyleyeceklerinizi merak ediyor ve önemsiyoruz.
Ben hayvan-insan eşitliği inancıyla yetiştirildim. Bana göre tüm canlılara şefkat ve iyilik göstermek hepimizin sorumluluğu. Hayatım boyunca hayvan besledim fakat bunu daha geniş bir çapta yapmak bana daha çok yardım etme fırsatı verdi. Mahallemdeki barınak inanılmaz derecede hayvanları kurtarmaya ve beslemeye adanmış bir yer. Beni öksüz kalmış yavru kedilerle ilgili eğittiler, ki bu biraz daha mesai isteyen bir şey; bütün gece onları biberonla beslemek gerekiyor. Fakat yavrular beni anneleri gibi gördükçe müthiş mutlu oluyorum. Kedi yavrularına ev bulmak ve onlardan ayrılmak işin en zor kısmı derler ama evlat edinenlerin heyecanını gördüğümde onca emeğimin boşa gitmediğini hissediyorum. Zaten önemli olan o çaresiz yavruların geleceğini emniyete almak.